Kategoriler

Osmanlı Padişahları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Osmanlı Padişahları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

22 Şubat 2018 Perşembe

Yavuz Sultan Selim (1512 – 1520)

Yavuz Sultan Selim (1512 – 1520)
Yavuz Sultan Selim, 10 Ekim 1470’de doğdu. Babası Sultan İkinci Bayezid, annesi Gülbahar Hatun’dur. Gülbahar Hatun, Dulkadiroğulları Beyliği’ndendir. Yavuz Sultan Selim, uzun boylu, geniş omuzlu, kalın kemikli, Omuzlarının arası geniş, yuvarlak başlı, kırmızı yüzlü, uzun bıyıklı ve yiğit bir padişahtı. Sert tabiatlı ve cesurdu. İyi bir eğitim gördü.
Babası Sultan İkinci Bayezid, padişah olduktan sonra, askeri sevk ve devlet idareciliğini öğrenmesi için, Şehzade Selim’i Trabzon Sancağına vali olarak tayin etti.
Şehzade Selim, Trabzon’da devlet işlerinin yanında, ilimle uğraşır ve büyük âlim Mevlâna Abdülhalim Efendi’nin derslerini takip ederdi. Trabzon’u çok güzel idare eden Şehzade Selim bu arada komşu devletlerle de ilgilendi.
Valiliği sırasında Trabzon halkını rahat bırakmayan Gürcüler üzerine üç sefer yaptı. En önemlisi olan Kütayis Seferinde Kars, Erzurum ve Artvin illeri ile birçok yeri fethederek Osmanlı topraklarına kattı (1508). Buralarda yaşayan Gürcülerin hepsi Müslüman oldular.
Çok güzel ata biner, devrin en meşhur silahşörlerini alt edecek kadar iyi kılıç kullanırdı. Güreşmekte, ok atmada ve yay çekmede ustaydı. Savaştan hoşlanmakla beraber çok ince bir ruha da sahipti. Mütevazi bir kişiliği olan Yavuz Sultan Selim, her öğün yemekte tek çeşit yemek yerdi ve ağaçtan tabaklar kullanırdı.
Gösterişten hoşlanmaz, devlet malını israf etmezdi. Babasından devraldığı tatminkâr hazineyi ağzına kadar doldurdu. Hazinenin kapısını mühürledikten sonra, şöyle vasiyet etti:
"Benim altınla doldurduğum hazineyi, torunlarımdan her kim doldurabilirse kendi mührü ile mühürlesin, aksi halde Hazine-i Hümayûn benim mührümle mühürlensin"
Bu vasiyet tutuldu. O tarihten sonra gelen padişahların hiçbiri hazineyi dolduramadığından, hazinenin kapısı daima Yavuz’un mührüyle mühürlendi.
Yavuz Sultan Selim, ataları hep sakal uzattıkları halde sakalını keserdi. Bunun sebebini soranlara "Sakalımı ele vermemek için kesiyorum" dediği rivayet edilir. 22 Eylül 1520’de, "Aslan Pençesi" denilen bir çıban yüzünden henüz elli yaşında iken vefat etti.
Hayatının son dakikalarında Yasin-i Şerif okuyordu. Kanûnî Sultan Süleyman, Fatih Camii’nde babasının cenaze namazını kıldıktan sonra, onu Sultan Selim Camii avlusundaki türbeye defnettirdi. Tarihçiler, Yavuz Sultan Selim’i, sekiz yıla seksen yıllık iş sığdırmış büyük bir padişah olarak değerlendirdiler.

Erkek çocukları: Kanuni Sultan Süleyman
Kız çocukları: Hatice Sultan, Fatma Sultan, Hafsa Sultan, Sah Sultan

2. Bayezid (1481 – 1512)

II. Bayezid (1481 – 1512)

Sultan İkinci Bayezid, 3 Aralık 1448'de, Dimetoka’da doğdu. Babası Fatih Sultan Mehmed, annesi Mükrime Hatun adında bir Türk kızıdır. Uzun boylu, geniş göğüslü ve kuvvetli bir vücuda sahipti. Yüzü yuvarlak ve gözleri elâydı. Cesur ve atılgandı.
Aynı zamanda çok hâlim-selim, dindar, hoşgörülü bir padişahtı. Babası Fatih Sultan Mehmed ilme ilgi duyduğu için, oğlu Şehzade Bayezid'e iyi bir eğitim verdi. Ona devrin en meşhur âlimlerinden ders okutturdu, bütün İslâm ilimlerini en iyi şekilde öğrenmesini sağladı.
Sultan İkinci Bayezid, yedi yaşında iken, Hadim Ali Paşa nezaretinde Amasya valiliğine tayin edildi. Amasya, Selçuklular devrinden beri önemli bir ilim ve kültür merkeziydi. Padişah olacak şehzadelerin yetişmesi için, bu vilayette bütün imkânlar vardı.
Sultan İkinci Bayezid, dindar bir kimse olduğu için kendisine Bayezid-i Velî denildi. Sultan İkinci Bayezid, şairleri saraya toplar, onlarla sohbet ederdi. Merhametli bir padişah olan Sultan İkinci Bayezid, sık sık fakirlere sadaka dağıtırdı.
Arapça ve Farsça'yı gayet iyi biliyordu. Çağatay lehçesi ve Uygur alfabesini de öğrendi. İslâm ilimlerinin yanı sıra, matematik ve felsefe tahsili de yaptı. 24 Nisan 1512’de padişahlıktan ayrılmak zorunda kalan Sultan İkinci Bayezid, bir ay kadar daha yaşadı ve 26 Mayıs 1512’de vefat etti.

Erkek çocukları: Mahmud, Ahmed, Sehinsah, Yavuz Sultan Selim, Mehmed, Korkud, Abdullah, Âlimsah
Kız çocukları: Aynisah, Gevher, Mülük Sultan, Hatice Sultan, Selçuk ve Hüma Hatun.

Fatih Sultan Mehmed (1451 – 1481)

Fatih Sultan Mehmed (1451 – 1481)

Fatih Sultan Mehmed, 29 Mart 1432’de, Edirne'de doğdu. Babası Sultan İkinci Murad, annesi Humâ Hatun'dur. Fatih Sultan Mehmed, uzun boylu, dolgun yanaklı, kıvrık burunlu, adaleli ve kuvvetli bir yapıya sahipti. Devrinin en büyük âlimlerinden çok iyi eğitim görmüştü; yedi yabancı dil bildiği söylenir. Âlim, şâir ve sanatkârları sık sık toplar ve onlarla sohbet etmekten çok hoşlanırdı. İlginç ve bilinmedik konular hakkında makaleler yazdırır ve bunları incelerdi. Hocalığını da yapmış olan Akşemseddin, Fatih Sultan Mehmed’in en çok değer verdigi âlimlerden biridir. Fatih Sultan Mehmed, gayet soğukkanlı ve cesurdu. Eşsiz bir komutan ve idareciydi. Yapacağı işlerle ilgili olarak en yakınlarına bile hiçbir şey söylemezdi.
Fatih Sultan Mehmed, okumayı çok severdi. Farsça ve Arapça'ya çevrilmiş olan felsefî eserler okurdu. 1466 yılında Batlamyos Haritası’nı yeniden tercüme ettirip, haritadaki adları Arap harfleriyle yazdırdı. Bilimsel sorunlarda, hangi din ve mezhebe mensup olursa olsun bilginleri korur onlara eserler yazdırırdı. Bilime büyük önem veren Fatih Sultan Mehmed, yabancı ülkelerdeki büyük bilginleri İstanbul’a getirtti. Nitekim astronomi bilgini Ali Kuşçu, kendi döneminde İstanbul’a geldi. Ünlü ressam Bellini’yi de İstanbul’a davet ederek kendi resmini yaptırdı.
Fatih Sultan Mehmed, 1481 yılına kadar hükümdarlık yaptı ve bizzat yirmi beş sefere katıldı. Azim ve irade sahibiydi. Temkinli ve verdiği kararları kesinlikle uygulayan bir kişiliği vardı. Devlet yönetiminde oldukça sertti. Savaşlarda çok cesur olur, bozgunu önlemek için ileri atılarak askerleri savaşa teşvik ederdi.
20 yaşında Osmanlı padişahı olan Sultan İkinci Mehmed, İstanbul’u fethedip 1100 yıllık Doğu Roma İmparatorluğu’nu ortadan kaldırarak ‘Fatih’ unvanını aldı. Hz. Muhammed’in Hadis-i Şerifinde müjdelediği İstanbul’un fethini gerçekleştiren büyük komutan olmayı da başaran Fatih Sultan Mehmed, yüksek yeteneği ve dehasıyla dost ve düşmanlarına gücünü kabul ettirmiş bir Türk hükümdarıydı. Ortaçağ’ı kapatıp, Yeniçağ’ı açan cihan hükümdarı Fatih Sultan Mehmed, nikris hastalığından dolayı 3 Mayıs 1481 günü, Maltepe’de vefat etti ve Fatih Camii’nin yanındaki Fatih Türbesi’ne defnedildi. O’nun Roma’yı fethedeceği düşüncesiyle zehirlendiği de kaynaklarda yer almaktadır.

2. Murad (1421 – 1451)

II. Murad (1421 – 1451)

Sultan İkinci Murad 1402 yılında doğdu. Babası Çelebi Mehmed, annesi Dulkadiroğulları’ndan Süli Bey’in kızı Emine Hatun'dur. Uzun boylu, beyaz tenli, doğan burunlu ve güzel yüzlü bir Padişahtı. Çok güzel konuşurdu. Kendisinin en büyük mutluluğu, Fatih Sultan Mehmed gibi eşine az rastlanacak bir insanın Babası olmaktı.
Sultan İkinci Murad, sakin ve huzurlu bir hayat yaşamayı arzu eden, fakat gerektiği takdirde çok hareketli, cesur ve hiçbir şeyden yılmayan bir kişiliğe sahipti. Avrupalılar, Onun, istediği takdirde bütün Avrupa’yı fethedebilecek bir kimse olduğunu kabul etmişlerdir. Otuz yıllık saltanatı süresince, ülkesini çok büyük bir şan ve şerefle idare ederek, emri altında bulunan herkesin sevgisini kazandı. Dindar, âdil ve lütufkâr bir padişahtı. Çocukluğu Amasya’da geçen Sultan İkinci Murad, tahta çıktığında on dokuz yaşındaydı.

Erkek çocukları: Fatih Sultan Mehmed, Ahmed, Alâeddin, Orhan, Hasan, Ahmed
Kız çocukları: Şehzade ve Fatma Hatun.

1. Mehmed (1413 – 1421)

I. Mehmed (1413 – 1421)

Sultan Çelebi Mehmed , 1389 yılında Edirne’de doğdu. Babası Yıldırım Bayezid, annesi de Germiyanoğulları'ndan Devlet Hatun’dur. Orta boylu, yuvarlak yüzlü, beyaz tenli, kırmızı yanaklı ve geniş göğüslüydü. Kuvvetli bir vücuda sahipti. Gayet hareketli ve cesurdu. Güreş yapar ve çok kuvvetli yay kirişlerini bile çekebilirdi. Padişahlığı süresince bizzat yirmi dört savaşa katılan Çelebi Mehmed, bu savaşlarda kırka yakın yara aldı. Başında kullanmış olduğu sarık, altın işlemeli kavuğu ile gayet güzel görünürdü. İçi kürklü ve yakası dik olan bir kaftan giyinirdi.
Sultan Çelebi Mehmed Müslümanlara karşı göstermiş olduğu adaleti, aynı zamanda Hristiyan topluluklara karşı da gösterdi. İyi bir idareci ve politikacıydı. Tahsilini Bursa Sarayı’nda tamamladı. Daha sonra babası tarafından Amasya sancak beyliğine tayin edildi ve bu sırada devlet işlerini öğrendi.
Fetret Devri’nden sonra Anadolu’daki beylikleri tekrar bir araya toplamayı başaran Sultan Çelebi Mehmed’e Osmanlı Devleti’nin ikinci kurucusu gözüyle de bakılabilir.
Sultan Çelebi Mehmed 26 Mayıs 1421 de Edirne’de vefat etti. Ölüm haberi gizlendi. Osmanlı padişahları arasında ölümü gizlenen ilk padişah o oldu. Cenazesi Bursa’ya
getirilerek Yeşil Türbe’ye defnedildi.

Erkek çocukları: Mustafa Çelebi, İkinci Murad, Ahmed, Yusuf, Mahmud.
Kız çocukları: Fatma ve Selçuk Hatun.

Fetret Devri (1402-1413)

Fetret Devri (1402-1413)
Ankara Savaşı sonunda Anadolu’da Türk birliği bozulmuş ve Osmanlı Devleti dağılma tehlikesi ile karşılaşmıştı. Yıldırım Bayezid’in oğulları, babalarının ölümünden sonra taht mücadelesine başladılar. Osmanlı tarihindeki en büyük kargaşa dönemi böylece başlamış oldu. Fetret Devri adı verilen bu dönemdeki taht mücadeleleri, Timur’un Anadolu’da kuvvetli bir devlet bırakmak istememesi ve Bizans’ın entrikalarıyla daha da arttı.
Süleyman Çelebi Edirne’de, İsa Çelebi Bursa’da, Mehmed Çelebi Amasya’da, Musa Çelebi Balıkesir’de padişahlıklarını ilan ettiler. Mehmed Çelebi ile Musa Çelebi aralarında anlaştılar ve Bursa’da vali bulunan İsa Çelebi’yi ortadan kaldırdılar. Mehmed Çelebi, Süleyman Çelebi’nin de ortadan kalkması gerektiğini biliyordu. Bu amaçla Musa Çelebi’yi Edirne’ye Süleyman Çelebi’nin üzerine gönderdi. Musa Çelebi, kardeşi Süleyman Çelebi’yi yenerek, Edirne’yi ele geçirdi. Ancak Mehmed Çelebi’ye verdiği sözü tutmayarak Edirne’de kendini padişah ilan etti. 1413 yılında, son olarak Musa Çelebi’yi de saf dışı bırakan Mehmed Çelebi Fetret Devrine son verdi.

1. Bayezid – Yıldırım Bayezid (1389 – 1402)

I. Bayezid – Yıldırım Bayezid (1389 – 1402)
Yıldırım Bayezid 1360 yılında Edirne’de doğdu. Babası Murad Hüdavendigâr, annesi Gülçiçek Hatun’dur. Yıldırım Bayezid yuvarlak yüzlü, beyaz tenli, koç burunlu, elâ gözlü, kumral saçlı, sık sakallı ve geniş omuzluydu. Girdiği savaşlarda gösterdiği cesaretten ve hızlı hareket etmesinden dolayı ona ‘Yıldırım’ lakabı takılmıştı.
Çocukluğunu Bursa Sarayı’nda kardeşleriyle birlikte geçirdi. İyi bir eğitim gördü. Devrin en büyük âlimlerinden dersler aldı. Gençliğinde Kütahya sancağında valilik yaptı. Sultan Murad Hüdavendigâr’ın vasiyeti gereği 1389 yılında padişahlığa getirildi. Tahta çıktığında 29 yaşındaydı.
Sırbistan’ın başında, Kosova Savaşında ölen Kral Lazar’ın oğlu Stefan Lazareviç vardı. Barış antlaşması için geldiği Edirne’de kız kardeşi Maria’yı Bayezid’e verdi. Bu evlenme sayesinde Osmanlı-Sırp dostluğu kuruldu. Yıldırım Bayezid, Timur’la yaptığı Ankara Savaşı’nda yenildi ve esir düştü. 13 yıl süren saltanatı sonunda esaretinin başlamasından 7 ay 12 gün sonra vefat etti.
Yıldırım Bayezid şiirlerinde “Yıldırım” mahlasını kullanırdı:
"Ehl-i hicran fitne-i agyar
Ortada bir bahanedir sandım."

Erkek çocukları: Musa Çelebi, Süleyman Çelebi, Mustafa Çelebi, İsa Çelebi, Mehmed Çelebi, Ertuğrul Çelebi, Kasım Çelebi
Kız çocukları: Fatma Sultan

1. Murad (1359 – 1389)

I. Murad (1359 – 1389)

Sultan Birinci Murad, 1326’da, Bursa’da doğdu. Babası Orhan Gazi, annesi Bizans tekfurlarından Yar Hisar Tekfuru’nun kızı olan Nilüfer Hatun’dur (Holofira). Sultan Birinci Murad, uzun boylu, değirmi yüzlü ve iri burunluydu. Kalın ve adaleli bir vücuda sahipti.
Başına mevlevî sikkesi üzerine destar sarılı bir başlık giyerdi. Çok sade giyinir ve kırmızı zeminli beyaz elbiseden hoşlanırdı. İlk eğitimini, annesi Nilüfer Hatun’dan aldı. Daha sonra tahsilini tamamlamak için Bursa’ya gitti. Buradaki Medreselerde ilim ve sanat adamları ile beraber çalıştı.
Sultan Birinci Murad, gayet nazik, sevimli ve çok halim selim bir insandı. Âlim ve sanatkârlara hürmet gösterir, fakirlere ve kimsesizlere şefkatli davranırdı. Dahî bir asker ve devlet adamıydı. “Derviş Gazilerin, Şeyhlerinin, Kralı Murad Gazi” diye anılan Sultan Birinci Murad, bütün hayatı boyunca plânlı ve programlı hareket etti.
Sultan Birinci Murad, Bizans Kilisesi’ne göre bir kâfir ve İsa düşmanı olarak görülse de, fethettiği yerlerde yaşayan Hristiyan halka iyi davrandığı için onların sevgisini kazanmıştı. 1382 yılından itibaren “Murad Hüdavendigâr” diye anılan Sultan Birinci Murad, Birinci Kosova Savaşı’ndan sonra savaş alanını gezerken, Sırp Asilzâdesi Milos Obraviç (Sırp Kralı Lazar’ın damadı) tarafından hançerlenerek şehit oldu (1389).
Erkek çocukları: Yakub Çelebi, Yıldırım Bayezid, Savcı Bey ve İbrahim
Kız çocukları: Nefise ve Sultan Hatun

Orhan Gazi (1326 – 1359)


Orhan Gazi (1326 – 1359)

Orhan Gazi, 1281 yılında doğdu. Babası Osman Gazi, annesi Kayı aşiretinin ileri gelenlerinden Ömer Bey’in kızı Mal Hatun’du. Orhan Gazi, sarı sakallı, uzunca boylu, mavi gözlüydü. Yumuşak huylu, merhametli, fakir halkı seven, ûlemaya hürmetli, dindar, adalet sahibi, hesabını bilen ve hiçbir zaman telaşa kapılmayan, halka kendisini sevdirmiş bir beydi. Sık sık halkın arasına karışır, onları ziyaret etmekten çok hoşlanırdı.
Orhan Gazi, Babası Osman Gazi’nin 1326’da vefatı üzerine beyliğin başına geçti. Orhan Gazi, 1346’da Bizans İmparatoru VI. Yoannis Kantakuzenos’un kızı Teodora ile evlendi. Ayrıca, Yarhisar Tekfur’unun kızı Holofira, Bilecik tekfuruyla evlendirilirken, düğün basılıp Holofira esir alındı ve Orhan Gazi ile evlendirildi. Müslüman olduktan sonra adı Nilüfer Hatun olarak değiştirildi; bu evlilikten, ileride Osmanlı Devleti’nin üçüncü hükümdarı olacak Murad Hüdavendigâr doğdu.
Erkek çocukları: Süleyman Pasa, Murad Hüdavendigâr, Ibrahim, Halil, Kasım
Kız çocukları: Fatma Hatun

Osman Gazi (1299 – 1326)



Osman Gazi (1299 – 1326)
Osmanlı Devleti’nin kurucusu olan Osman Gazi, 1258’de, Söğüt’te doğdu. Babası Ertuğrul Gazi, Annesi Halime Hatun’dur. Osman Gazi, uzun boylu, yuvarlak yüzlü, esmer tenli, ela gözlü ve kalın kaslıydı. Omuzları arası oldukça geniş, vücudunun belden yukarı kısmı, aşağı kısmına oranla daha uzundu. Başına kırmızı çuhadan yapılmış Çağatay tarzında Horasan tacı giyerdi. İç ve dış elbiseleri geniş yenliydi.
Osman Gazi değerli bir devlet adamıydı. Dürüst, tedbirli, cesur, cömert ve adalet sahibiydi. Fakirlere yedirip, onları giydirmeyi çok severdi. Üzerindeki elbiseye kim biraz dikkatlice baksa, hemen çıkartıp ona hediye ederdi. Her ikindi vakti, evinde kim varsa onlara ziyafet verirdi.
Osman Gazi, 1281 yılında Sögüt’te, Kayı Boyu’nun yönetimine geçtiğinde henüz 23 yaşındaydı. Ata binmekte, kılıç kullanmakta ve savaşmakta çok ustaydı. Aşiretin ileri gelenlerinden, Ömer Bey’in kızı Mal Hatun ile evlendi ve bu evlilikten ileride Osmanlı Devleti’nin başına geçecek olan oğlu Orhan Gazi doğdu.
Sögüt’te temelleri atılan, altı yüzyıllık bir tarih diliminde ve üç kıtada hüküm sürecek olan Osmanlı Devleti’nin kurucusu Osman Gazi, 1326’da Bursa’da Nikris (goutte) hastalığından öldü.
Erkek çocukları: Pazarlı Bey, Çoban Bey, Hamid Bey, Orhan Bey, Alaeddin Ali Bey, Melik Bey, Savcı Bey
Kız çocukları: Fatma Hatun

En Çok Okunanlar