13 Kasım 2019 Çarşamba

Osmanlı'nın 6 Asır Ayakta Kalmasının Sırları

osmanli arma

Osmanlı Devleti’nin asırlarca ayakta kalması, yine mirasının da günümüze hükmediyor olması tesadüf değil. Geçmişin tecrübeleri üzerine kurduğu muazzam medeniyetin ardındaki, farklı halklara ve devletlere asırlarca hükmetmenin sırları zaman geçtikçe daha iyi anlaşılıyor. Osmanlı’nın zamana meydan okuyan devlet yapısındaki 7 sırrını sizler için derledik.

1. Başta İtaat

4
Osmanlı Devleti üç esastan oluşan temel üzerine kurulmuş ve buna göre asırlarca yönetilmiştir. Bu esasların başında itaat gelir. Mensubu oldukları İslâm dinine, ehli sünnet vel cemaaat akidesi ve hükümlerine tam bağlılık ile itaat etmişlerdir. Bunun yanında padişahın idarelerinde bulunanların ki, buna aileleri de dâhildir, hükümdara kayıtsız şartsız itaati vardır. Diğer esaslar da mukaddesata hürmet ve usanmadan din ve devlet uğrunda gayrettir.

2. Liyakat

7
Devlet idaresinde ehliyetsiz ve hıyaneti sabit kişilere iş vermemişler, kaht-ı rical ve mecburiyetler devrinde ise bunu en az zararla atlatma yolunu takip etmişlerdir.
3. Adalet
5
Osmanlı’da temel prensip adalettir ve bu kaide her şeyin üstündedir. Bu kanunu padişah da olsa hiç kimse asla ihlal edemez. Padişahlar, zulüm ve baskı yoluna gidecek bütün kapıları kapalı, adalet ve hak aramaya gidecek bütün kapıları ardına kadar açık tutmuşlardır.
4. İnsanı Yaşat ki Devlet Yaşasın
2
İdareleri altındaki tebâya -gerek Müslümanlar, gerekse Müslüman olmayanlar olsun- köle gibi değil, bir emanet olarak görmüşlerdir. Bu husus da devletin uzun ömürlü olmasına zemin hazırlamıştır.

5. İmha Değil İnşa Edici

3
Osmanlı asla sömürgeci değil, imar ve inşa ediciydi. Fethettikleri toprakların halkını, yer üstü ve yer altı zenginliklerini sömürmediler, buralardaki zenginlikleri toplayıp, devlet merkezlerine getirmediler. Her yerin zenginliğini yine aynı yerdeki insanların menfaati için kullandılar. Fakir olan yerlere de merkezden yardım gönderdiler.

6. Devletin Tek Hâkimi Padişah

6
Devlet idare etme hakkı Osmanlı hanedanına aittir ve bu ailenin dışındaki herkes bu idareye tâbidir. Ülke içinde Batılı manada soylu sınıfların olmaması, devletin bölünmesi ve erimesini önlemiştir. Devlet içinde birtakım sınıfların birleşip devleti parçalamasına müsaade edilmemiştir.

7. Irk Değil Din Birliği

1
Osmanlı, merkezî idarede amelde dört hak mezhepten Hanefî mezhebini, mahallî ihtiyaçlara cevap verebilecek şekilde de Şafiî, Hanbelî ve Malikî mezheplerinin uygulamalarını tatbik etmiştir. Ayrıca Osmanlı, ırkların üstünlüğüne dayalı bir devlet değildi. İslâm dini ve ahkâmı çerçevesinde herkesin yeri tayin edilmişti.

1 Mart 2018 Perşembe

SADEDDİN KÖPEK NASIL ÖLDÜ?


Moğolların Anadolu’ya akınlarının arttığı bir dönemde, Sultan I.Alaeddin Keykubad, Kayseri’de ölür (1237).   Keykubat ölmeden önce veliaht olarak küçük oğlu İzzeddin Kılıç Arslan’ı tayin eder, fakat bir zamanların muzaffer komutanı ve dönemin sadık veziri Saadettin Köpek’in desteğiyle Keykubat’ın yerine varisi Kılıç Arslan değil de büyük oğlu 2. Gıyaseddin Keyhüsrev geçirilir. Köpek, Anadolu’da bulunan güçlü emirlerini kullanarak, İzzeddin Kılıç Arslan’ı taht kavgasında rahatlıkla saf dışı bırakılmıştır.
Sonrasında Keyhüsrev’in tahta çıkmasında etkili olan Sadeddin Köpek devlet yönetiminin avucunun içinde olduğunu düşünmüştür. Köpek’in asıl amacı Sultan Keyhüsrev’i de saf dışı bırakarak kendisinin sultan olmasıdır. Kendi desteği ile tahta çıkan Keyhüsrev’i çok rahat alt edebileceğini düşünmektedir, fakat  bir sorun vardır o da Köpek’in Selçuklu soyundan olmamasıdır. Bu sorunu ortadan kaldırmak için kendisinin anne tarafından Selçuklu soyundan olduğu söylentisini yaymaya başlar. Durumu fark eden II.Gıyaseddin Keyhüsrev, Sadeddin Köpek’in kendisini alt etmesini beklemeden Sivas subaşısı Hüsamettin Karaca’yı, Köpek’i öldürmekle görevlendirir. Hüsamettin, Köpek’i de davet ettiği bir yemek düzenler, yemek sırasında Karaca’nın adamları Köpek’i öldürürler. (1239) Emir-i Alem Togan tarafından bir kılıç darbesi ile ciddi bir yara aldıktan sonra öldü. Cesedi demir bir kafes içine konularak Kubadabad Sarayı'nın kale burcuna asıldı.

GIYASEDDİN KEYHÜSREV KİMDİR- NE ZAMAN ÖLDÜ


II.Gıyaseddin Keyhüsrev nasıl öldükimdir? sorusu gündemde büyük bir etki yarattı. Gıyaseddin Keyhüsrev 1237-1246 arasında Anadolu Selçuklu Sultanıdır. Sultan I. Alaeddin Keykubad'ın büyük oğludur. Babasının ölümünden sonra onuncu Sultan olarak tahta çıkmıştır. Gıyaseddin Keyhüsrev'in bu kadar çok merak edilmesinin sebeplerinden biri de Diriliş Ertuğrul dizisine yeni katılan Burak Dakak'ın canlandıracağı olması. Diziseverler Keyhüsrev karakterinin diziye dahil olacağını öğrenince Gıyaseddin Keyhüsrev ile ilgili hayatı, ölümüçocuklarımezarı türbe yeri nerede, torunları kimler? diye merak etmeye başladı. Tüm ayrıntılar haberimizde.

GIYASEDDİN KEYHÜSREV KİMDİR, SULTANLIĞI BOYUNCA NELER YAPMIŞTIR

2. Gıyaseddin Keyhüsrev, 1246 yılında Alaiye'de ölmüştür ve 1237-1246 yılları arasında Anadolu Selçuklu Sultanlığı yapmıştır. Döneminde pek çok sosyal, bilimsel ve dinî kurum kurulmuş, büyük mimarlık eserleri inşa edildi. Ancak aynı dönemde vezir Sadeddin Köpek’in etkisinde kalarak tecrübeli devlet adamlarını bertaraf edilmiş; ülkede gerileme başlamıştır. Kösedağ Savaşı’nda uğranılan yenilgi ile devlet çöküş sürecine girmiştir.

Annesi Hunat Hatun'un Kayseri’de Hunad Hatun Külliyesi ile İncesu’daki ŞeyhTuresan Zaviyesi onun devrinde meydana getirilmiş eserlerdendir. 

GIYASEDDİN KEYHÜSREV NASIL VE NE ZAMAN ÖLDÜ


Babası Alaaddin Keykubat'ı zehirleyerek öldüren Gıyaseddin Keyhüsrev, 25 yaşındayken, içki içmekte iken veya baktığı vahşi hayvanların ısırması sonucu öldü. Cenazesi Kümbethane’ye konuldu. Keyhüsrev'in ölümü üzerine Selçuklu ordusu Tarsus kuşatmasını bırakıp Konya’ya döndü. Oğlu II. İzzeddin Keykavus tahta çıkarıldı.



Antalya'daki Gıyaseddin Keyhüsrev heykeli.​

GIYASEDDİN KEYHÜSREV HAYATI


1221 yılında doğduğu tahmin edilir. Babası I. Alaeddin Keykubad, annesi “Mahperi Sultan” olarak da bilinen Hunat Hatun'dur.

1128’de Mengüçoğlu Beyliği’ni ortadan kaldırıp topraklarını ülkesine katan Alaaeddin Keykubat, onu Erzincan iline melik atayarak atabeyi Mübarizeddin Ertokuş'la birlikte Erzincan'a gönderdi. Melikliğinin ilk yıllarında Trabzon’u kuşattı.

Babası, kendisinden küçük olan kardeşi İzzeddin Kılıç Arslan'ı veliahtlığa atamıştı ancak babasının ölümü (1237) üzerine Sadeddin Köpek önderliğindeki bazı emirlerin desteğiyle Türkiye Selçuklu tahtına Gıyaseddin Keyhüsvrev çıktı. Kardeşinin tarafını tutan Harezm emirlerine karşı mücadeleye girişti; onları kendisine biat etmek zorunda bıraktı. Dımaşk (Şam) ve Halep Eyyubi hükümdarları ile babasının zamanında yapılan tabiiyet anlaşmalarını yeniledi. Halep Eyyubi hükümdarının kızı ile evlenmek, kendi kız kardeşini ise onunla evlendirmek yoluyla akrabalık kurdu. Çok geçmeden diğer Eyyubi hükümdarları ve Artuklular da kendisine bağıölı oldu.[1] Moğolistan’a babasının hazırladığı elçilik heyetini gönderdi.

Keyhüsrev, babasının devrinde nişanlanmış olduğu Gürcü Prensesi Tamar ile 1237 veya 1238’de evlendi; bu evlilikten II. Alâeddin Keykubad dünyaya gelmiştir. Eşi Anadolu’da Gürcü Hatun adıyla tanındı. Gürcü Hatun’a olan sevgisini bastırdığı paralarla gösterdi. Bu paralarda bulunan ars- lan-güneş tasvirinin kendisinin (arslan) ve karısı Gürcü Hatun’un (güneş) sembolleri olduğu ileri sürülür.


En Çok Okunanlar